- ABD'de Silahlı Saldırı! 4 Yaralı
- Fenerbahçe'de Szymanski'ye dev talip! Bonservisi belirlendi
- Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, Özlem Çerçioğlu'na seslendi: 'Samimiyseniz yapın, değilseniz şov yapmayın'
- Atatürk’ün vasiyeti Urla’da hayata geçti: Zeytin Koleksiyon Bahçesi’nde ilk fidan dikimi
- AK Parti Urla'da çirkin paylaşım: Atatürk'ü hedef aldı, görevine son verildi!
Toksik İnsanlar!
23 Kasım, 2025Chat GPT'ye “140 yaşına kadar nasıl yaşanır” diye sormuşlar! Bana sorsalardı aynı cevabı verirdim. Giderek kirlenen, kötü insanların çoğaldığı, bu rezil dünya da, toksik insanlarla 140 yaşına kadar kim yaşamak isterki? Uzun veya kısa yaşamak çok bilinmeyenli bir denklem gibi de olsa, dünya genelindeki en uzun yaşayan toplumlar incelendiğinde Chat GBT de aynı sonuca varmış!
“Uzun yaşamın ana faktörü DÜŞÜK KRONİK STRES!”
Sen istediğin kadar diyet, spor ne yaparsan yap kronik stres iş, para veya yoğunlukla da ilgili değil…
Bizim gerçekte olduğumuz kişi ile ilgili! Hayatta oynamaya çalıştığımız roller arasındaki içsel çatışmalarla ilgili...
Çünkü içsel çatışmalarımızı sürdürdükçe vücudumuz “ hayatta kalma moduna” kilitleniyormuş.
Doktor arkadaşımla yaptığımız sohbette “Mental stres, vücudumuzun binlerce yıldır hayatta kalma amacıyla geliştirdiği doğal bir savunma mekanizmasının modern yaşamdaki yansımasıdır. Eski çağlarda insanlar fiziksel tehlikelerle karşılaştıklarında vücutları anında savaş ya da kaç moduna geçer. Günümüzde ise bu sistem, fiziksel tehlike olmasa bile zihinsel baskılar karşısında aynı şekilde devreye girmektedir. Bu durum, vücudumuzda adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının salınmasına neden olur ve kalp sağlığımızı doğrudan etkiler” demişti.
Kısaca mental stres, kortizol damarlarını yıpratıyor, bağışıklığı zayıflatıyor ve beynimize zarar veriyor.
İçsel dirence sebep olmayan işleri yapmamızı öneriyor. İşimizden nefret etsek de "sadece para için devam etmemelisin” dese de olmuyor işte. Her ne kadar mental stresten uzak kalmaya çalışsam da bazen etrafım istemim dışında beni tüketen insanlarla çevriliyor. O an için kaçıp kurtulma şansım olmuyor. Önemli bir toplantının içindeyseniz o anı bitirmek zorundasınızdır. Toksik ortamda, toksik kişilerin içinde bitse de gitsem duygusunda olurum...
Toplantı bittiğinde toksik ortamda geçirdiğim anların hücrelerime nasıl kötü etki bıraktığını hissederim. Sizler de bu durumları yaşıyor olabilirsiniz. İşin içinden çıkamadığımız anlar hep vardır.
İşte o an sağlıklı olduğunu düşünerek yediğim ne balık ne de zeytinyağı beni kurtarıyor. Beni kurtaran "benim hayattaki varoluş biçimim, kendimle uzun yıllardır barışık yaşama becerimdir..." Çok şükür olumsuz insanlar ve ortamlardan çabuk sıyrılıyorum!
Uzun ömrün sırrı kendi hayatını yaşamak ise ben onu uzun yıllardır bu işi başarıyla yapıyorum. İçsel çatışmalarımı bitirdim. Bedenimi dinlemeyi öğrendim.
Uykum gelince uyurum, acıkınca yerim, yorulunca da dinlenirim. Katı programlara dâhil olmam. Keyifli ve huzurlu anları tercih ederim. Bazen istemediğiniz programlara dahil olabiliyorsunuz. Benim için ilk ve son oluyor o programlar.
Doğal ritmim de ilerlerim. Modern hayatın direktiflerine değil, kendi bedenimin ritmine uyum sağlamaya çalışırım.
Bedeninizi dinlemeyi öğrenin! Yoksa bir gün, o da sizinle konuşmayı bırakır…
Son zamanlarda toksik kelimesini ne çok duyar olduk… Kelimenin sözlük anlamına bakıldığında toksik kelimesi “zehirli maddeyi” ifade etmektedir. Türkçe’nin mecazı sevmesi sebebiyle bu kavram dilimizde ilişki, iletişim, insan sözcüklerinin olumsuz bir tamamlayıcısı olarak yer edindi. Düşününce bu olumsuz tamlama, toksik insan ifadesinin bazı insanlara cuk oturduğunu söyleyebilirim.
Ne yazık ki çevremizde toksik iletişim kuran, olumsuz düşünceleri, sözleri, karmakarışık davranışlarıyla bizim hayatımızı da zehirleyen birçok insan var. Bu insanlar sözleri, davranışları ile zehirlerini yavaş yavaş enjekte ederler. Sistematik dozlarla ruhunuza işleyen zehir sizi ele geçirmeye başladıkça, kendinizi değersiz görmeye, yetersiz hissetmeye, olan her şeyden kendinizi suçlamaya başlarsınız güvenli alanlarınız huzursuz alanlarınıza dönmeye başlar, sonra yüzünüzdeki gülümseme gölgelenir, düşüncelerinizi takiben dilinizi de negatif cümleler kaplamaya başlar. Hatırladınız değil mi?
Mesela sınır tanımayan akrabalardan birini anlatayım sizlere. Zeynep'in teyzesi, aile toplantılarının "sorunlu" karakteriydi. Teyze, Zeynep'in özel hayatıyla ilgili sürekli sorular sorar, evliliği, çocuk sahibi olup olmayacağı, hatta maddi durumu hakkında haddini aşan yorumlar yapardı. Zeynep, ne zaman bir aile etkinliği olsa teyzesiyle karşılaşmaktan çekinir hale gelmişti. "Neden kilo aldın?", "Hala mı evlenmedin?", "Çocuğun neden böyle?" gibi sorularla Zeynep'i bunaltır, onun kişisel alanına saygı göstermezdi. Zeynep başlangıçta teyzesini kırmamak için cevap vermeye çalışsa da, zamanla bu durumun kendi ruh sağlığını olumsuz etkilediğini fark etti. Bir aile yemeğinde teyzesinin yine özel hayatıyla ilgili bir yorum yapması üzerine Zeynep, sakin ama kararlı bir şekilde "Teyze, lütfen bu konuda konuşmak istemiyorum. Bu benim özel hayatım" diyerek sınır çizdi.
Aaa aynı Teyze/Hala/Baba/Anne/Amca/Hala/Arkadaş vb. gibi bizde de var dediğinizi duyar gibiyim! Daha çok toksik insan rolleri oynayanları sayabiliriz.
Enerji vampiri iş arkadaşımız vardı! Can, yeni bir projeye başladığında oldukça heyecanlanırdı. Ancak ekip arkadaşımız Murat, sürekli şikayet eden, her şeyi olumsuz gören ve asla yapıcı bir çözüm önermeyen biriydi. Murat, her toplantıda projenin neden yürümeyeceğini anlatır, en ufak bir aksilikte panikleyerek tüm ekibin motivasyonunu düşürürdü. Can, Murat'la aynı odada çalıştığı için onun negatif enerjisine daha çok maruz kalıyordu. Günün sonunda kendini tamamen tükenmiş hissediyor, projeye olan inancı azalıyordu. Durumun farkındaydım! Bazen hemen devreye girip, Can’a, Murat'ın yanından uzaklaşmasını öneriyordum. Kısa bir mola vermek bile Can'ın enerjisini biraz olsun geri getiriyordu. Bu durumun farkına varan Can, benimle daha ayrıntılı konuşmak istedi. Murat'la olan çalışma düzenini değiştirmek için çözüm yolları aramaya başladık. Murat’ın enerji vampirliğinden ofisteki tüm çalışanlar olumsuz etkileniyordu. Murat’ın çalışmalarından memnun olsam da onu da kaybetmeden toksik iletişimi düzeltme yönünde çözüm buldum. Böylece ofiste Murat’ın kendi kişisel gelişimi için çaba sarf etmesi, ofis arkadaşlarıyla sağlıklı ve pozitif iletişim kurması hepimizi mutlu etti.
Bu hikâyelerden hepimizin içinde olan, toksik insanların hayatımıza nasıl farklı şekillerde nüfuz edebileceğini görüyor ve biliyoruz… Ve bununla başa çıkmak için sınırlar koymanın, farkındalıkları geliştirmenin ve bazen de ilişkileri gözden geçirmenin önemli olduğunu atlamayalım!
Çevresindeki insanlara sürekli olarak olumsuz duygular yayan, manipülatif, bencil ve enerjinizi tüketen bireylerden uzak durmanız kronik stresten sizi koruyacaktır… İlişkilerinde sürekli eleştirel, kıskanç, yıkıcı veya kontrolcü olan, empati yapmaktan kaçınan, başkalarının duygularını dikkate almayanız. Kendi çıkarlarını ön planda tutan toksik insanlarla arkadaşlığınızı/iletişiminizi acil kesiniz…
İçinizi hasta etmek kimse için değmez… Psikiyatriye ihtiyaç duyup gidildiğinde genelde doktor “bana seni hasta edeni getir” der! İşte o gerçek hastalar iş yerinde, evde, okulda her yerdedir…
Sizden beslenen toksik insanlardan, enerji vampirlerinden uzak durun yeter!
Sağlık ve sevgiyle kalınız...
Aydan Tuncayengin
www.aydantuncayengin.com
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Toksik İnsanlar!
- Medeniyetini Kaybeden İnsanoğlu!
- Gönüllülük ve Aidiyet Duygun Yoksa STK’da İşin Ne?
- Unutmamak, Hissetmek ve Bir Olmak!
- ARSUZ GENÇLİK KAMPI
- TÜLOV Bodrum Geleneksel 4. Gençlik Kampı
- Tehdit Siyaseti!
- Sosyal Terbiye!
- Sonsuz ‘BEN’ Anayasası!
- Kötülüklere alışmak bir yorgunluk halidir!
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Kral Kaybederse izleyicilerini üzen haber
Halit Ergenç, Aslıhan Gürbüz, Nilperi Şahinkaya ve Merve Dizdar’ın başrollerini paylaştığı yapım, bir süredir final iddialarıyla gündemdeydi. Gülseren Budayıcıoğlu’nun aynı adlı eserinden...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Lenf sisteminiz yavaşlarsa beyniniz çöker
Vücudumuz kan dolaşımından ibaret değil. Lenf sistemi de toksinleri ve fazla sıvıyı temizleyen ikinci bir dolaşım ağıdır. Bu sistem yavaşlarsa beyni de etkiler. Beyin dokusunda iltihabi maddeler birikir; hafıza zayıflar, odaklanma azalır.





Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.