- Sinan Kara gündemi yorumladı: "Belediye başkanları delege seçimlerine müdahil olmamalı"
- Beyoğlu Belediyesi CHP'de kaldı: Özgür Çelik'ten ilk açıklama
- Beyoğlu Belediyesi'nde seçimi CHP kazandı!
- İzmir İtfaiyesi Menderes’te alevlerle mücadele ediyor
- CHP'den Aslanoğlu ve Soyer açıklaması: 19 Eylül'de serbest kalmalarını bekliyoruz!

Dilek Kaya İmamoğlu: Özgürlüğü parayla pazarlık konusu yapmak, insanlık onuruna ihanettir
19 Mart operasyonları mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), dördüncü buluşmasını Saraçhane Parkı’nda yaptı. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dilek Kaya İmamoğlu, “Özgürlüğü parayla pazarlık konusu yapmak, insanlık onuruna ihanettir. Algı operasyonlarıyla toplumun kafası karıştırılmaya, masum insanlar suçluymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu tablo, bize çok yakın bir geçmişin karanlık kumpas günlerini hatırlatıyor. Ama milletimiz gerçeği görüyor” şeklinde konuştu.
19 Mart operasyonları mağdurları tarafından kurulan ADA, dördüncü buluşmasını Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. Buluşmaya, Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dilek Kaya İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Parti Meclisi üyeleri Sinem Kırçiçek ve Berkay Gezgin, CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, İmamoğlu ile cezaevinde görüşerek süreci kitaplaştıran eski CHP İzmir Milletvekili gazeteci Mustafa Balbay ve tutuklu aileleri ile kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.
Dilek İmamoğlu: “Umutları kopyala-yapıştır özensizliğiyle hiçe saymak vicdanları kanatıyor”
ADA’nın dördüncü buluşmasında, bir kez daha Saraçhane’de bir arada olduklarını belirten İmamoğlu, açıklamasında şunları söyledi:
“Bugün, yine milletin evi Saraçhane’de, hak ve adalet için bir aradayız. Haksızlıkların ve hukuksuzlukların karşısında dimdik durduğumuzu, birbirimizin yanında olduğumuzu göstermek için buradayız. Hepinizin varlığı, dayanışmamıza güç katıyor. Ne yazık ki bu hafta da ülkemizin gündemi karanlık gelişmelerle doluydu. Milli irade, bir kez daha yargı eliyle hiçe sayıldı. 44 kişi, sabaha karşı evlerinden koparıldı, gözaltına alındılar. Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney ve 16 kişi tutuklandı, cezaevine gönderildiler. Hazırlanan dosyaların kopyala–yapıştır belgelerle oluşturulduğunu, birbirinin aynı sevk yazılarının yazıldığını görüyoruz. İnsan hayatını, aileleri, umutları böylesine özensiz bir şekilde hiçe saymak vicdanları kanatıyor.
“Toplumu, seçilmiş belediye başkanlarının suçlu olduğuna inandıramayanlar, şimdi aileleri hedef alıyor”
Toplumu, seçilmiş belediye başkanlarının suçlu olduğuna inandıramayanlar, şimdi aileleri hedef alıyor. İnsanları cezaevinde baskı altına alarak iftiraya zorlamaya çalışıyorlar. Daha da vahimi, ‘İBB borsası’ adı altında, özgürlük vaatleriyle insanların umutlarını sömürmeye kalkışanların varlığıdır. Özgürlüğü parayla pazarlık konusu yapmak, insanlık onuruna ihanettir. Bunlar yetmezmiş gibi, asılsız ‘kiralık katil’ senaryoları üretiliyor, algı operasyonlarıyla toplumun kafası karıştırılmaya, masum insanlar suçluymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu tablo, bize çok yakın bir geçmişin karanlık kumpas günlerini hatırlatıyor. Ama milletimiz gerçeği görüyor.
“Sahte diplomalarla yüzlerce insan aramızda dolaşırken, Ekrem İmamoğlu’nun diploması, 31 yıl sonra temelsiz şekilde iptal ediliyor”
Yozlaşma artık her yerde karşımıza çıkıyor. Sahte diplomalarla yüzlerce insan aramızda dolaşırken, Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birinden mezun olmuş Ekrem İmamoğlu’nun diploması, 31 yıl sonra temelsiz şekilde iptal ediliyor. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer 297 gündür tutuklu. Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 218 gündür tutuklu. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları 154 gündür tutuklu. Bu tablo karşısında kim adaletten, eşitlikten söz edebilir? 5 aydır iddianame bile yazılmadı. Bugün, ilk duruşmada suçsuzluğu kanıtlanabilecek insanlar cezaevlerinde... Milletin oylarıyla görev almış belediye başkanları ve liyakatli bürokratlar, tutuklu yargılanıyor. Yüzlerce insan ve aileleri, neyle suçlandıklarını öğrenmeyi bekliyor. Ağır hastalıkları olanların bile tutuksuz yargılanmaları engelleniyor. Onlar içeride, aileleri dışarıda her gün umutla, özlemle bekliyor. Bu yaşananlar sadece adaletsizliği değil, aynı zamanda insan hayatının hiçe sayıldığını gösteriyor.
“Tek talebimiz, sevdiklerimizin tarafsız mahkemelerde, tutuksuz ve adil biçimde yargılanmasıdır”
Bu durum, vicdanları yaralıyor, yaşam hakkını ihlal ediyor. Bizim tek talebimiz, sevdiklerimizin tarafsız mahkemelerde, tutuksuz ve adil biçimde yargılanmasıdır. Aylardır yaşadığımız tüm bu karanlığın içinde, yüreğimizi ısıtan bir haber de aldık. Cezaevinde tutuklu olan ve bebeğinin doğumuna şahitlik etmesine izin verilmeyen Ramazan Gülten, ilk kez açık görüşte bebeğini kucağına aldı. Onların o anını düşündükçe, biz de gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Ramazan’a, kıymetli eşi Pınar’a ve küçük Maya’ya mutlu, huzurlu, özgür bir ömür diliyoruz. İşte biz, yalnızca adalet ve hukuk için değil, aynı zamanda bu güzel anların yaşanabilmesi için de bir aradayız. Çünkü biliyoruz; ya hep beraber ya hiçbirimiz! Türkiye’ye adalet, özgürlük ve bereket gelene kadar bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
“Gazeteci Balbay’a “kitap” teşekkürü”
Bugün aramızda olan Sayın Mustafa Balbay’a teşekkür ediyorum. Her sayfası birbirinden değerli bilgilerle işlenmiş son kitabı ‘Asla Vazgeçme – Ekrem İmamoğlu’nun Yolculuğu’ndan bir pasajı sizlerle paylaşmak istiyorum: ‘İmamoğlu’nun sık kullandığı sözlerden biri şu oldu: Asla vazgeçmeyeceğim! Daha yaşanabilir, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in temel değerlerinin, çağın gerekleriyle bütünlendiği bir Türkiye idealinden asla vazgeçmeyeceğini haykırdı. Kitaba isim olarak da bu yakışırdı!
“Saraçhane’den bir kez daha haykırıyoruz”
Adalet ve vicdan, siyasetin üstündedir. Bu inançla, 86 milyonu adalet için dayanışmaya davet ediyorum. Unutmayalım ki karanlığın en koyu anı, şafağın en yakın olduğu andır. Bizim mücadelemiz, yalnızca bugün için değil; çocuklarımızın özgür yarınları içindir. Ve o yarınlar mutlaka gelecek. Saraçhane’den bir kez daha haykırıyoruz: Adalet olmadan huzur olmaz, hukuk olmadan demokrasi olmaz. Biz susmayacağız, yılmayacağız, yalnız kalmayacağız. Çünkü biz, birbirimizin sesiyiz, birbirimizin umuduyuz. Hepimizin nefesi, sözü ve yüreği birleşene kadar bu mücadele sürecek. Ve bir gün mutlaka; adalet, özgürlük ve bereket bu topraklara geri dönecek. Önümüzdeki hafta yeniden buluşmak üzere hepinizi umutla, sevgiyle selamlıyorum.
“Tutuklu yakınları yaşadıklarını kamuoyu ile paylaştı”
İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un kızı Lal Ongun, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Alpay’ın kızı Duru Alpay, Esenyurt Belediyesi memurlarından Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan ve Saraçhane eylemlerinde tutuklanan gençlerden Yusuf Efe Aktaş söz alarak, yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
Murat Ongun’un kızı Lal Ongun: “O gün, o sarılışın ağırlığını anlamamıştım”
Ongun'un kızı Lal Ongun, şunları söyledi:
“19 Mart sabahı, ailemden 1980 km uzakta okumak için gittiğim başka bir ülkede, henüz orada saat daha gecenin 4’ü- 5’iyken büyük bir şokla uyandım. Canım babama, bundan sadece 1 hafta önce sıkıca sarıldığımda, evimizde, huzurlu ortamımızda sarılacağım son bir pazar günü olacağını hiç düşünmemiştim. O gün, o sarılışın ağırlığını anlamamıştım. O günden bugüne 5 ay geçti. Bu 5 ayda babama sadece 7 kere, buz gibi bir ortamda, parmaklıkların içinde, dakikaları sayarak, her defasında vedanın en zor halini yaşayarak sarılabildim. Haksız, hukuksuz, iftiralar ile dolu bir sürü çirkin ithamlarla geçen bu günlerimizde, annemi ve kardeşimi yalnız bırakmamak için apar topar döndüğüm evimizde yeni normalimize alışmaya ve alıştırılmaya zorlandık.
“O sabah annem, kardeşimin koynundan çıkıp, nezarethaneye götürüldü”
Derken bir sabah daha; şafak vakti saat 6’da kapı ziline fırladık. Üstelik bu kez polisler annemi almaya gelmişti. Hem de kardeşimin koynundan. Bir gece önce kardeşim, ‘Babamı çok özledim, artık dayanamıyorum, anne, babam eve ne zaman gelecek’ diye ağlaya ağlaya annemin koynunda uyuyakalmıştı. O sabah annem, kardeşimin koynundan çıkıp, nezarethaneye götürüldü. Ve kardeşim, babam için ağladığı gecenin sabahına annemsiz uyandı. Biz 2 kardeş, sevgili Kadriye Kasapoğlu’nun oğlu Çınar’dan biraz daha şanslı olacağız ki evde teyzemiz de vardı. Yoksa, belki biz de üst komşuya teslim edilecek, meraklı gözlerle annemizin yolunu gözleyecektik. Ve asla unutamayacağım o gün… Annemin ev hapsi aldığı gün. Adliyenin önündeydim. Kapıdan çıktığını gördüğüm an koşmaya başladım. Gözyaşlarımı durduramıyordum. O an daha önce hiç yaşamadığım ve asla tarifi olmayan bir his yaşadım. Ve belki de hayatımda ilk kez ‘İyi misin?’ sorusunu yüzlerce kez sordum. Çünkü o gün, o soruya net bir cevabım yoktu. Çünkü o gün, annemin iyi olduğuna dair hiçbir güvencem yoktu.
“Boynumuzu sadece bu mikrofonlara konuşmaya çalışmak eğdirebilir”
Babamız ve annemizden sonra, bu 5 ay boyunca bize babalık yapan, yanımızda bir dağ gibi duran, tanıdığımız ilk günden beri dünyalardan çok sevdiğimiz eniştemizi, bizim için 2. babamızı, Can abimizi aldılar. Bizim için güven, şefkat ve destek kaynağıydı. Kardeşim ve benim için ikinci bir baba, annem için yükünü hafifleten bir omuz, teyzem için ise nefes alabilmesini, ayakta durmasını sağlayan en büyük gücü ve sığınağıydı. Adliye önünde umutla saatlerce bekleyip o haberi almanın yükü, sabah 6’larda en sevdiklerini almaya gelen o kapı zillerinin travması bizlerde kaldı. Tüm bunların neden, nasıl olduğunu anlamlandırmaya çalıştığımız bu 5 ayda anlamlandırabildiğimiz tek şey; babam ve tüm yol arkadaşlarının, Ekrem başkanımızın alnı ak, başının dik oluşudur. Onlar boynunu eğmediği sürece bana ve aileme boynumuzu sadece bu mikrofonlara konuşmaya çalışmak eğdirebilir.
“Bir insanın en büyük gücü, doğru bildiği yoldan dönmemesidir”
Biz, en karanlık günlerde bile gördük ki; bir insanın en büyük gücü, doğru bildiği yoldan dönmemesidir. Ve biz, babalarımızdan, annelerimizden, onların dostlarından ve yol arkadaşlarından işte tam da bunu öğrendik. Onlar bize doğruluğun, dürüstlüğün, adaletin değerini bir kez daha gösterdiler. Canım babacığım şunu bil ki; tüm dostların, seni tanıyan herkes, tüm çalışanların senin güzel kalbini, merhametini, çalışkanlığını, işine saygını, şehrine ve ülkene faydalı bir birey, bürokrat olmak için harcadığın çabanı biliyor, seninle gurur duyuyor. Biz çocukların, ev hapsinde olduğu için burada olamayan ama kalbi her an seninle atan annem, biricik babaannem, ablan seninle gurur duyuyoruz, biliyoruz ki; gerçek, zamanı geldiğinde güneş gibi doğar; haksızlıklar da o ışığın altında tek tek hesabını verir”
Gürkan Alpay’ın kızı Duru Alpay: “Önce Gürkan Akgün amcamı aldılar”
Gürkan Alpay'ın kızı Duru Alpay, şöyle konuştu:
"19 Mart tarihinin aklımda böyle bir şekilde yer etmesini hiç istemezdim. 19 Mart tarihini sabırsızlıkla bekliyordum ben; çok sevdiğim bir sanatçı tam da bu tarihte konser verecekti, babam ve hem iş arkadaşı hem de dostu olan Gürkan Akgün ile beraber gidecektik bu konsere. Ben o gece yatağıma mutlulukla ve sabırsızlıkla girdim. Ancak hepimiz sabahında dehşetle uyandık. Gözaltına alınan 94 kişinin arasında Gürkan amcam da vardı. O sabah evimizin önüne park edilmiş tomalar ve polis arabalarının arasından gitmiştim okula. Okulda bu kadar fazla kişinin alındığını öğrenince, dehşete kapıldım. Bu şekilde hatırlayacaktım 19 Mart gününü. Tabii burada da bitmemişti. Biz, 19 Mart sabahını iki kere daha yaşayacaktık. Babam, 26 Nisan tarihinde gözaltına alınıp 4 gün sonra adli kontrol kararıyla tahliye edildi. 23 Mayıs tarihinde tekrar gözaltına alındı ve bu sefer özgürlüğüne kavuşamadı.
“Babamı cezaevi duvarlarının dışında, güneşin altında tekrar görmek istiyorum”
Bu söylediğim iki tarihte de ayrılırken, kardeşim ve bana başımızı dik tutmamızı, güçlü olmamızı söylemişti. Güçlü, doğru ve dürüst insanın gururu bir çift kelepçe ile kırılamazdı çünkü. Babam ailesinden, arkadaşlarından, 2015 yılından beri gururla çalıştığı görevinden 4 aydır uzak. Bu dört ay süresinde bizim yanımızda olamadı, bizimle gülemedi, ağlayamadı. Kardeşime sarılarak onu üniversiteye yollayamadı. Babam ve babam gibi birçok kişinin Silivri’de, haksız bir şekilde geçirmek zorunda kaldığı zaman, bizim gibi aynı şeyleri deneyimlemiş ailelerin çektiği acı asla telafi edilemez. Ancak devam etmek zorunda değil. Adaletin bir an önce yerine getirilmesini istiyorum, usulsüzce cezaevlerinde yatıp kalkmaya mahkum edilmiş herkesin özgürlüklerine kavuşmasını istiyorum. Babamı cezaevi duvarlarının dışında, güneşin altında tekrar görmek istiyorum.”
Eli Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan: “Ekrem başkanımızın çabuk çıkmasını, oğlumun nikahını kıymasını istiyorum”
Dördüncü buluşmada Esenyurt Belediyesi’ne dönük operasyonda tutuklanan belediye çalışanı Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan da adalet ve adil yargılanma talebi için Saraçhane pakındaydı. “Yıllarca büyük emeklerle büyüttüğüm, gözüm gibi baktığım oğlum için ve onun gibi haksızlığa uğramış tüm evlatlar için ve yüreği yanan adalet bekleyen tüm anneler adına buradayım” diyen anne Baycan, duygularını, “Bizler dimdik ayaktayız. Çocuklarımız da içeride dimdik ayakta. Bu mücadele onların direnciyle, bizim yüreğimizle toplumun vicdanıyla büyüyor. Ne kadar bastırılırsa bastırılsın, haklı bir sesin susturulmayacağını herkes görecek. Anneler, evlatlar, evlatlarımız için sonuna kadar adaletin peşindeyiz. Ve biliyoruz ki; umudu olanın yenilgisi olmaz. Ekrem Başkanımızın da çabuk çıkmasını, oğlumun nikahını kıymasını istiyorum” sözleriyle dile getirdi.
Öğrenci Aktaş, Erdoğan’ın sözleriyle seslendi: Mağdurların ve mazlumların feryadı arşı kaplamışken…
19 Mart sivil darbesine tepki gösteren üniversite öğrencileri arasında bulunan ve anayasal hakkını kullandığı için gözaltına alınıp, ardından tutuklanan ve bir süre cezaevinde kalan Yusuf Efe Aktaş da yaşadığı hukuksuzluğu özetle şu sözlerle dile getirdi:
“26 Mart Çarşamba günü, hukuksuz ve yoğun şiddet içeren bir şekilde gözaltına alındım. 10’a yakın, belki daha fazla, belki de daha az polis tarafından darp edildim. Sayıları hakkında ben de emin değilim. İnanın sırf anayasal hakkınızı kullandığınız için, bir polisin yumruğunu yediğinizde, kaç kişi olduklarına bakmak yerine, önce kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz. Bu insanlık dışı muameleyi hak etmemenin tek sebebi de şuydu: Tanımadığım bir arkadaşımın gözaltı sırasında, onu gözaltına alan polis memuruna yaptığı şeyin hukuksuz olduğunu söylemekti. Beni darp eden polislerin kask numarası bulunmadığı için şikayetçi olamadım. Bildiğim tek şey; beni darp eden polis memurlarının başındaki yetkili kişinin, bir polis memuru değil de yetkili bir polis amirinin şoförü olduğuydu. Bunu da güvenlik bürodaki arkadaşlardan öğrendim. Konuşmamı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çok beğendiğim bir sözüyle bitirmek istiyorum: ‘Mağdurların ve mazlumların feryadı arşı kaplamışken, artık kimse hakikatin üzerini, içi başka kavramlarla kapatamaz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, artık yolun sonu gözüküyor.’”
Açıklamanın ardından Mustafa Balbay, ANKA Haber Ajansı'na konuştu. Balbay şunları söyledi:
“Ben bunu yaşadım”
“Bir kişiyi tutukladığınızda aslında ailesini de tutuklamış oluyorsunuz. Çocuklarıyla, yakınlarıyla, eşiyle, anne babasıyla, sevdikleriyle, arkadaşlarıyla ve işiyle birlikte. Ben bunu yaşadım. Bu yüzden burada olmayı arzu ettim. Davet edildiğimde hiç tereddüt etmeden 'Elbette' dedim. Bu sabah saat beşte Ankara’dan yola çıktım, saat 11’de burada olmaya çalıştım. Bu ailelerin tüm acılarını, gururlarını ve direnişlerini tanıyorum; çünkü ben de yaşadım. O nedenle yanlarında olmayı istedim. Bugünler elbet aşılacak. Ne olursa olsun, şairin dediği gibi 'Bugünlerden yarına direnenler kalır'. Gerçekten de öyle olacak. Mesele, sorunun büyüklüğü değil; mesele direnmek. Buradaki ailelerde o gücü gördüm. Zaten en büyük dayanak, haklı olduğuna inanmak. En büyük güç, doğru yolda olduğunu bilmek. Ben de 23 Mart günü Ekrem İmamoğlu’nun 121 sayfalık sorgusunu okuduktan sonra “Ben bunu yaşadım” dedim. Çünkü orada dört gizli tanık vardı. Sonrasında bu mücadeleyle karşı karşıya kaldım. Hem gazetecilik hem milletvekilliği hem de siyasetçilik görevimle bu sürece dahil oldum.
“İmamoğlu’nun tahtını kimse elinden alamaz”
Kitabın adı 'Asla Vazgeçme'. Sevgili Dilek İmamoğlu da dile getirdi; bu, Ekrem İmamoğlu’nun en çok kullandığı söz. Tüm konuşmalarını taradım. 'Vazgeçmeyeceğim. Asla vazgeçmeyeceğiz' dedim ve bu başlığı uygun gördüm. Bu mücadeleyi toplumla paylaşmak gerektiğini düşündüm. İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni üç kez kazanması, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’nı alması ve siyasete atılması... Tüm bunları biraz roman, biraz belgesel tadında aktarmak istedim. Türkiye’de insanlar çok kolay harcanıyor ama çok zor yetişiyor. Böyle zor yetişmiş bir insanın hikâyesini anlatmak istedim. Bence en büyük kriter, toplumun gönlünde yer edinmektir. O yer, halkın kalbidir; taht orasıdır. Ve İmamoğlu’nun tahtını kimse elinden alamaz. Bu bağlamda hayatını yazmak istedim.
“İmamoğlu, bu kitabı milletle birlikte tamamlayacak”
Bu benim kişisel değerlendirmem: Bu kitap henüz yarım. İmamoğlu, bu kitabı milletle birlikte tamamlayacak. Asıl hikâyeyi o yazacak. Kitabın 15 Haziran’a kadar olan bölümünü kaleme aldım. Sonrasında çok yoğun olaylar yaşandı. Zeydan Başkan tutuklandı, Tunç Soyer tutuklandı. Bu sürecin devamını getirmek bize düşecek. Ben bu mücadeleyi bırakmayacağım. Hak, hukuk, adalet... Üç sözcük, tüm dileğimiz bu. Kimse yargılanmasın demiyoruz; sadece adil, hızlı ve tutuksuz yargılanma istiyoruz. İmamoğlu, 2025 yılı içinde üç kez savcılığa çağrıldı. Üçünde de gitti. Ne kaçtı, ne saklandı. Kovalamaya kalksanız bile bu ülkeden gitmez. Bu mücadele, Anadolu’da söylenen o söz gibi 'Adım Hıdır, elimden gelen budur'. Havaalanında soruyorlar 'Silahınız var mı?' Ben de gösteriyorum 'Silahım bu'. Biz de bu gücümüzle mücadeleye katıldık." ANKA
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Birleşik Kamu-İş'in Cumhurbaşkanlığı'na yürüyüşüne polis izin vermedi
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme sürecinin hakem heyetine kalmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu tale...
Aylin Nazlıaka: "Milli Eğitim Bakanlığı Diyanet’in aparatı değildir"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Manisa’nın Yunusemre ilçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde açılan ve e-okul sistemine entegre edilen dini temelli kreş modeline tepki...
Özgür Özel Sivas'ta: "AK Toroslar Çetesini dinlemek isteyenler ve İmamoğlu'na selam yollamak isteyenleri akşam saat 18.00'de mitinge bekliyoruz"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Divriği İlçe Başkanlığını ziyaret etti. Başkanlık önünde toplanan Sivaslılara seslenen Özel, Sivas'ta yapılacak mitinge davet ederek, "Konuşacak ç...
Özel'in İmamoğlu ziyareti sonrası kulisler hareketlendi: 'CHP bir sürpriz hazırlıyor'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile uzun bir görüşme yaptı. Özel, aynı cezaevinde bulunan gazeteci Fa...
CHP'den iktidara çağrı: 'Av yasağı tüm Türkiye'yi kapsasın!'
CHP İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, orman yangınlarının ve iklim krizinin doğada yarattığı yıkıma dikkat çekerek, hükümete çağrıda bulundu. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yalnızca y...
Zeydan Karalar’ın Görevden Uzaklaştırılmasının İptali İçin Dava
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın avukatlarının tutuklama kararının özgürlük hakkı ihlali olduğunu belirterek AYM’ye yaptığı başvurunun ardından yeni bir gelişme daha ya...
CHP'li Başarır'dan Aziz İhsan Aktaş’ın ev hapsi kararının kaldırılmasına tepki
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Aziz İhsan Aktaş’ın ev hapsi kararının kaldırılmasına ilişkin, "Bu karar siyasi kumpasın kanıtıdır" dedi. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır...
Ekrem İmamoğlu'ndan 'Fatoş Ayık' için adalet çağrısı!
Tutuklu İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 154 gündür tutuklu bulunan İBB Medya A.Ş. Yöneticisi Fatoş Ayık için adalet çağrısın...
TBMM’de tadilat ve temizlik dönemi: Basın açıklamaları dışarıda yapılıyor
TBMM’de tadilat ve temizlik başladı… Basın toplantı salonundaki tadilat nedeniyle açıklamalar dışarıda yapılıyor.
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Gonca Vuslateri'den radikal karar... '40 yaş sendromu' diyerek açıkladı
Son olarak 'Leyla: Hayat .. Aşk.. Adalet' dizisinde rol alan oyuncu Gonca Vuslateri yıllardır siyah kullandığı saçlarında değişikliğe gitti. Ekim 2023'te hamile olduğunu duyuran Gonca Vus...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Aşırı sıcaklarda yetersiz sıvı tüketimi böbrek taşı riskini artırıyor
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erkurt, yeterli sıvı alımı, doğru beslenme ve düzenli egzersizin böbrek taşı rahatsızlığına çözüm olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Erkurt, aşırı sıcaklarda artan sıvı kaybının, böbrek taşı rahatsızlığına davetiye çıkardığını vurguladı.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.