- Özgür Özel, Mardin'de: 'Başkanın kim olduğuna Erdoğan karar veremez'
- DEM Parti'den AKP'ye 'kayyum' yanıtı: 'İrade gaspını alışkanlık haline getirenlere bir kez daha sesleniyoruz...'
- Korcan Uçman: "Kayyumlar, demokrasiye yeni bir darbe"
- UEFA'dan skandal Türkiye ve Beşiktaş kararı: İsrail takımına büyük ayrıcalık!
- Reel kesimin döviz açığı arttı
'Hep Bir Mücadelenin İçinde Oldum!'
SEMRA ERTÜRK / Ege’nin Sesi Sohbetleri olarak, Aydın Erten Rekreasyon Alanı'nda Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş’la buluştuk. Yeni hizmete açılan, İzmir’in nefes alan ender yerlerinden biri olan alanda çılgın rüzgarı da arkamıza alarak muazzam manzara eşliğinde söyleştik Sema Başkan’la. Biz konuşmaya doyamadık, konuşacak çok şey vardı belli ki Başkan’ın deyimiyle ‘Minyatür Türkiye’ olan Konak’da. Hukuk okumaya, eşi İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk öğrencisiyken, bir gün ansızın ‘içeri alınınca’ karar vermiş Başkan Pekdaş.
Söyleşimiz sırasında emek ve mücadele kavramlarına vurgu yaptı Konak Belediyesi’nin ilk kadın Belediye Başkanı Pekdaş. 30 yıllık avukatlık yaşamında ve İzmir Baro Başkanlığı döneminde insan ilişkilerinden çok beslendiğinin altını çizdi. Mücadele ettiği kadın hareketlerini ve işkencenin karşısında durdukları o yılları, Manisa Davası’nı sorduk anlattı. Başkan bizim aracılığımızla bir de mesaj yolladı kadınlara ‘Asla vazgeçmesinler, ben çok kaybettim kaybederken de öğreniyorsunuz’ diye konuştu.
‘Nedir Belediyecilik anlayışınız’ dedik Pekdaş’a ‘Şeffaf belediyecilik ve katılımcı yönetim anlayışı’ dedi.
Peki ‘nasılsınız’ diye sorduk. ‘Hem keyifli, hem yorgun, hem umutlu, hem de geleceğe ilişkin pek çok hayali daha da besleyen bir durumdayım’ ifadelerini kullandı.
İşte O Röportaj :
-Konak Belediyesi'nde 147 yıllık erkek egemenliğine son vermiş bir isimsiniz. İlk kadın belediye başkanı oldunuz ilçenizin. Neden Belediye Başkanlığına aday oldunuz, farkınız neydi ?
Benim bir belediyecilik geçmişim var 1992-1999 yılları arasında hem Balçova hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi'de meclis üyeliği yaptım.Balçova Belediyesi'nin ilk kurulduğu zamandı 1992 yılı. O dönemde Büyükşehir'de Yüksel Çakmur Balçova'da Mustafa Şentürk ilk dönemde, ikinci dönemimde Burhan Özfatura’yla çalıştık. Dolayısıyla bir belediyecilik geçmişi olan insanım.Bir de öğrenciliğimden bu yana hep toplumsal ve siyasal mücadele içinde oldum.İnsana dokunmak önemli bir şey. Toplumsal sorunlar üzerinde Türkiye'nin siyasal sistemi konusunda hukuk devleti, demokrasi konuları beni meşgul eden ve mücadele alanım olan işlerdi. Yerel yönetim bunların dışında bir şey değil. Demokrasinin tam da hayata geçtiği yer. Siz burada uygulamalarınızla hukuk devletini yaratan işler yapabilirsiniz Türkiye'de insan haklarının gerçekleşmesi için idarenin öncelikle insan haklarına uygun kararlar ve uygulamalar üretmesi lazım bu öğrenilen bir şeydir, pratiklerle geliştirilir dolayısıyla hem bir yönetim olarak insan haklarına uygun ve ona dayanan pratikler sergilemek hem de demokrasinin gelişmesi için, çevremizi koruyup insanımıza dokunmak birlikte üretmek için yapabileceğiz çok şeylerin olduğu bir alanda yerel yönetimler. Böyle bir noktada, teklifler de vardı, düşündüm karar verdim, bu yola çıktık. gerçekleşti ve sonra da ben hem umutlarımı, hayallerimi, birlikte bir yönetim anlayışını gerçekleştirmek için kolları sıvadım işe başladım.
Dolu Dolu Geçen 6 Ay
-6 ayı geride bıraktık neredeyse, nasıl gidiyor Konak Belediye Başkanlığı, neler yaptınız bu süre içinde ?
Çok yoğun, Ben 6 ayın nasıl geçtiğini anlamadım desem yeridir. Konak çok zor bir yer aynı zamanda. Daha evvel de söylemiştim, Türkiye'de ne yaşıyorsak Konak'da onu yaşıyoruz. Ülkemizde ne kadar sosyal doku, siyasal yapı varsa hepsi Konak'da var. Minyatür bir Türkiye. B u anlamıyla hem heyecanlı hem zor. Birikmiş o kadar çok işimiz var ki. Pek çok sorun. Hem çevre hem şehircilik hem insanlara ulaşma açısından. Bunları belli bir program çerçevesinde hayata geçirmek adına çalışacağız. Şimdi planlamalar yapıyoruz, bu işleri yapmak için iyi bir yönetim kadromuzun olması lazım, o yapıları işleyişi düzeltmemiz lazım . Göreve geldim mazbatamı aldım Konak Belediyesi'ne geldim. Sordular 'ne düşünüyorsunuz ' o an aklıma gelen şeydi 'biz Konak'da büyük bir aile olarak yaşamalıyız, öncelikle bizim Konak Belediyesi'ni bir aile haline getirmemiz lazım' Elbette ailede kavgalar problemler olur, sorunları birlikte çözebilmenin adıdır aile aslında. Dayanışmanın, birbirine sırt vermenin ve dayanışmayla da sorunların çözüldüğü yerdir aile. Bu anlamda söylemiştim bu lafı. Konak Belediyesi'nde birikmiş pek çok sorunumuz var, yönetimsel, yapılanma sorunlarını bir taraftan çözmeye çalışıyoruz. Yapılarımızı bir kamu idaresinin olması gerektiği şekline dönüştürmek için çalışıyoruz. Kendimize yeni iş alanları yaratıyoruz. Bunlara yönelik örgütlemeler yapıyoruz. Sokak ve mahallelerimizde mümkün olduğunca çok hemşehrilerimizle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Dolu dolu geçen yaklaşık 6 aylık zaman oldu.Zordu ama keyifliydi. Ben hayatımın hiçbir döneminde umutsuz olmadım. Hep geleceğe heyecan ve umutla baktım. Umutlarımın arttığı bir dönem oldu diyebilirim. Yapabilecek işleri önünüze koyduğunuz zaman umutlarınız daha da artıyor. Çok şey var yapılacak ve bunu yapacak insanlarda var yeter ki bu enerjileri açığa çıkaralım.
-İlk iş olarak Başkanlık makamındaki şifreli kapıları ellerinizle söktünüz, ilk mecliste makama ait 15 lüks aracın iadesini istediniz. Bir nevi zihniyet devrimi öyle mi ?
Tabi. Kendi çalışma ve yönetim anlayışınızı ortaya koymak için yapılmış sembol hareketlerdi. Kilitlerin sökülmesinin anlamı; biz bundan böyle şeffaf belediyecilik gerçekleştireceğiz. Bütün işlemlerimiz açık olacak, hesap verebilir bir yönetim sergileyeceğiz. Hiçbir şey kapalı kapılar arkasında olmayacaktır. Elbet ki idarenin çalışma anlayışı vardır, görüşmeleri olur biz bunları program dahilinde randevularımızla götürürüz. Ama başkanlık makamında şifreli kilit başka bir anlamdır. Onu sökerek bundan böyle Konak Belediyesi'nde şeffaf belediyecik geçerli dedik. Kamu kaynaklarının tasarruflu kullanılmasından söz ettim.Kıt bütçelerle çalışıyoruz. O bütçeleri rasyonel şekilde kullanmamız ve gerçekten sosyal dengeyi hayata geçiren kentinin ihtiyaçları arasındaki dengeleri gözeten bir ortam dahilinde önceliklerimizi belirleyerek bu harcamaları yapmalıyız. Herkesin ihtiyacı önemli ,iyi bir yönetim bu ihtiyaçlar arasındaki dağıtımı hakkaniyeti kurabilmelidir. Bunları yapmak için varız mesajlarıydı işte o zamanki yaptıklarım.
Çok Üzüldüm, kırıldım
-Başkanlık mührünü Başkan Yardımcısı Serpil Güngör'ün elinden aldınız, o deneme ait kızgınlık ya da kırgınlıklarınız oldu mu ?
Ben çok üzüldüm. Türkiye adına insanımız adına üzüldüm ve kırıldım. Siyaseti hamaset üzerinden yapmak ve yalan üzerinden yapmak bu ülkeye zarar verir. Demokrasilerde siyaset önemlidir insanlar geleceklerini siyasetle belirlerler dolayısıyla bunu yaparken bizim sırtımızda yumurta küfesi olduğunu unutmadan, çok dikkatli bir dille, karşımızdakine zarar vermeden ve bu ülkede biz bir arada yaşıyoruz ve sorunlarımızı bir arada çözeceğiz bunu unutmadan hareket etmeli. Dilimizi özenle kullanmalıyız.Sizin diliniz de nasıl bir insan ve nasıl bir yönetim anlayışına sahip olduğunuzu gösteriyor. Demokrasilerde her insan önemlidir. Herkesin farklı fikirleri olabilir bu farklı fikirlerden dolayı kimseyi linç etmemek gerekir. Demokrasilerde dünyanın gelişmesi buluşlar teknikler iyi yönetim örnekleri hep aykırı fikirlerden çıkmıştır. Onların kendilerini ifade edebilmelerine olanak tanımalıyız. Böyle özgürlükçü bir ortam yaratmak siyasilerin görevidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile düşünce özgürlüğünün sonuçlarını o kadar geniş açıklamıştır.En aykırı fikirler bile söylenebilir, yeter ki siz karşınızdakini linç etmeyi, ona nefret diliyle hitabı engelleyin. Maalesef seçim evvelinde siyasi tartışmalar siyasi olmayan bir dil ve davranışlarla yapıldı. Ama halka güvenmek lazım,İzmirli buna prim vermedi, gerçeğin ne olduğunu gördü ve bildi. Siyaseti ucuzlatmamamız lazım. Siyaset kötü bir şey değil iyi bir şey, böyle olunca siyaset kötü bir şeymiş gibi algılanıyor İnsanlar siyasetten umudunu yitirirlerse demokrasiye değil otoriter yönetimlere gideriz o zaman. Kırıldım, üzüldüm kendi adıma da değil çocuklarımız ve yaşadığımız çevre adına ama sonucun böyle gerçekleşeceğini biliyordum anketler bunu söylüyordu.Yalan üzerinden manipülasyon belli sınırda kaldı. Ona taviz verilmedi, ona yol açılmadı bu da benim mutluluğum oldu.Artık geçmişe dönüp bakmanın hiçbir anlamı yok, önümüzde o kadar işler var ki. Benim için geçmiş sadece ders çıkarılması gereken, neyin nasıl yapılması gerektiğini öğreten bir laboratuar bir deneyimler bütünü. Hayat akıp gidiyor hep önümüze bakmalıyız geçmişe takılı kalmanın anlamı yok.
-''Kadınlar için başkan adaylığını kabul ettim'' açıklamanızı hatırlıyoruz, aslında siz uzun yıllardır kadın hareketleriyle medeni kanundaki bazı değişikliklerin hayata geçirilmesinde imzası olan isimdiniz. Manisa Davası'ndaki çalışmalarınız örneğin. Biraz bahseder misiniz.?
Ben avukatlık yaptığım yıllarda hep bir mücadelenin içinde oldum.Sadece para kazanmak için bu işi yapmadım.Sadece meslek olarak görmedim. Avukatlık öyle bir meslektir zaten. Hayata ilişkin duruşunuzu göstereceğiniz mesleklerden birisidir. Bu meslekte hukuk devletini savunmak zorundasınız. İnsan haklarını savunmalısınız. Türkiye'nin hukuk devleti olabilmesi için öncelikle işkencenin ortadan kalkması gerekmekteydi. Bu konuda Türkiye yargı tarihi gerçekten çok kara lekelerle dolu. Bu kara lekeler içinde Manisa Davası'nda işkencenin cezalandırılıyor olması aydınlık bir noktadır. Burada katkımın olması onurdur, kişisel tarihimde övünçle anlatacağım işlerdendir.Türkiye2de hukuk mücadelesi dişle tırnakla adım adım yapılması gerekli şeyler. Bugün hala da biz yargı sistemimizi tartışıyoruz, yargının pek çok sorunu var.Bu mücadele hala devam etmeli ve biz de bir yerlerden buna destek vermeliyiz. Manisa Davası'nda 15 yaşından küçük çocuklar DGM'lerde yargılanıyordu 15 gün gözaltı süreleri vardı Türkiye 3 ay gözaltı zamanlarını da gördü.Bu anlamda biz çocuk yargılamaları , işkencenin bulgularının tespiti konusunda işkencenin cezalandırılması konusunda önemli bir mücadele verdik. Yıllar sürdü.
Elimizde sihirli değnekler yok
Kadın hareketi de mesleğe başladığımda fark ettiğim önemli şeylerden birisi.Geçen gün kız öğrenciler geldi onlarla sohbet ederken gördüm ki onların yaşamlarında hiç bilmedikleri şeyler benim 30 yıllık avukatlık yaşamımda gördüğüm şeylerdi.Ben ilk ofisimi açtım vergi levham eşimin adına çıktı.Ofis benim büro benim ben yapıyorum avukatlığı neden ; aile reisi beyannamesi vardı iş yeri sahibi eşimdi hiç ilgisi olmamasına rağmen. Bunların hepsi kafanıza ''dank'' eden şeyler. Kadının çalışması kocanın iznine bağlıydı. Bir yerde çalışırken şirket kurarken eşinden muafakatname getirilen yıllardı. Oda 1990'lı yılların ortalarında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. Çok kısa tarihlerdir. Koca ailenin reisidir ikametgahı koca seçer. Medeni kanunumuzda bu hükümler vardı.Çocuklarla ilgili kararları eşler verir eğer anlamazlarsa kocanın reyi üstündür diye yazar. Oturulacak konutu çocuğa adı koca seçer. Madde halinde yazılıydı uygulama da ''ya yazsın uygulama böyle değil'' diyorlardı. Onların yazılı olması bile kötü. İş uyuşmazlığa geldiği zaman kadının kusuru oluyor bunlar. İzmirli kadınlar çok çaba gösterdik. İzmirli Kadın Dernekleri çok çaba gösterdi ve 2000 yılıydı medeni kanun değişti. Ne aile reisliği kaldı ne kocanın reyi üstündür dediler.Karılık kocalık kavramları bile kalmadı.Eşler deniyor eşitlik içerisinde demokratik ilişkinin olduğu aile kurumu düzenlendi.Bu anlamda kadın hareketi benim insanlarla birebir ilişkiye girmemle avukatlık mesleğinde öğrendiğim bir şeydi. Boşanma davaları nedeniyle öğrendiğim bir şeydi. Ben insanları ilişkileri aileyi hem ceza davalarıyla hem medeni hukuk boşanma davaları nedeniyle yakından tanıdım. Çok insan dinledim. Bunların hepsi benim kişisel gelişimimde kimliğimin oluşmasında etkili oldu. Birike birike bir kişilik oluşturuyoruz dolayısıyla kadın mücadelesi de insan hakları mücadelesidir. Kadının insan hakları mücadelesi deriz biz kadınlar olarak.Hala çok yolumuz var toplumsal mücadeleler öyle bir kere de değişmiyor ben kendi adıma da onu diyorum Konak'da yapacaklarım için elimizde sihirli değnekler yok bir gecede değiştirebilelim. Bu işler gelgitleri olan uzun mücadelelerle kalan yerleşen işler.O konuda bizlerinde katkısı olursa ne mutlu bize.
Sığınma Evi çalışmalarımız bitmek üzere
- Belediyeniz bünyesinde ilk kez Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğünü açtınız, nerede hizmet verir neler yapılıyor bu birimde bilgi verir misiniz ?
Bu müdürlüğü ilk açan belediyelerdeniz. Aslında norm kadroyla verilen müdürlükler oldu bunlar. Yine kadın mücadelesinin getirdiği bir şeydir. Kadınlarla ilgili özel birimler olması istendi.Aslında ben aile hizmetleri lafını kadını aileye bağlamayı çok doğru bulmuyorum. Norm kadro olarak ismi bu olduğu için bu ismi kullanıyoruz. Ben söyleşilerimde Kadın ve Soysal Politikalar ve Projeler Müdürlüğü demeyi tercih ediyorum. Kadına özel vurgu yapmak istiyorum.Aile çok önemli kurum ama kadının birey olarak demokratik ilişkilerle hem ailede var olması hem toplumsal hayatta var olması için özel vurguların yapılması gerektiğine inanıyorum. Müdürlüğümüz Kemeraltı'nda İzmirliler bilecektir Arap Fırını Sokağı'nda.Hatta o sokak İnönü'nün doğduğu eve açılan sokaktır. Bu müdürlüğü kurma amaçlarımdan biri de sığınma evi açmaktı. O konudaki çalışmalarımız bitmek üzere.Biliyorsunuz sığınma evleri gizli olur o kurallara da nihayet edecek şekilde müdürlüğümüz hazırlanıyor. Sığınma evi mutlaka açılmalı kadını şiddet ortamından uzaklaştırmak gerekiyor. Bir eşitlik birimi kuruyoruz, bizim bütün uygulamalarımız alacağımız kararlar hem kadın erkek eşitliği hem de diğer dezavantajlı guruplar, engelliler yönünden incelenmesi lazım.Bu toplumda bir arada yaşıyoruz bu toplum erkek ve güçlülerden oluşmuyor. Kadınlar, çocuklar, dezavantajlı guruplar, engelliler var o zaman sokak aydınlatmalarından kaldırımların genişliğine kadar yaptığımız tüm hizmetlere yönelik bir bakış geliştirmemiz lazım. Eşitlik birimiyle biz duyarlılıklarımızı geliştirmeyi amaçlıyoruz. Her hemşehrimiz kendisini bir diğerinin yerine koyup düşündüğünde biz sorunlarımızı çözebiliriz.Bu müdürlükler birazda biz karar alıcı, uygulayıcıların bu kentte yaşayan hemşehrilerimizin birlikte düşünmesini sağlayacak projelerdir.
Semt merkezinde çocuk ve anneye yönelik özel programlar hazırlanıyor
Mevcut semt merkezlerimize 2 tane daha yeni yer yapıyoruz. Burada da bir proje geliştiriyoruz; klinik psikolog, çocuk psikologlarıyla birlikte çalışıyoruz. Bu yaz dönemi biraz depolama bilgi harmanlama dönemi oldu. Semt merkezlerimizde çocuklarımıza yönelik zaten çoğunlukla dezavantajlı bölgelerdir, annelere yönelik özel programlar hazırlıyoruz. Bunun yanında kadınların sosyalleşmesini de sağlıyoruz. Kadının evden çıkmasının yeni insanlarla tanışmasının yeni beceriler öğrenip iki kelam laf etmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanların sosyalleşmesi için bizim alanlar yaratmamız lazım.Sosyalleşmek önemlidir. Biz görüş alışverişinde olduğumuz mekanları çoğaltmalıyız. Mümkün olan her mahalleye ulaşmaya yönelik semt merkezlerimizi bu sebepledir ki geliştiriyoruz.
Kaybederken de öğreniyorsunuz
-Belediye Başkanlığı hayaliniz var mıydı, İzmir Barosu Başkanlığı bunun için güzel bir basamak oldu denebilir mi ?
Ben 1999'da Balçova Belediye Başkan Adayıydım ön seçimde kaybettim. öyle bir deneyimim de oldu benim.Kadınlar açısından işler kolay değil.Hemen bir defa deneyip vazgeçmesinler. Kadınlara buradan şunu söyleyeyim 'biz kadınlar olarak var olmak istiyoruz ama erkekler müsaade etmiyor' lafını bir kenara atsınlar. Ben çok aday oldum kaybettim. Baro yönetimlerine aday oldum kaybettim. Ben çok kaybettim bunların hepsini öğreniyorsunuz kaybederken de öğreniyorsunuz.
Siyaset Bezirganları...
Benim hedefim belediye başkanı olmak değildi. Hayatımın bir döneminde belediye başkanlığı adaylıklarım oldu ama ülkede o kadar hukuksuzluklar vardı ki ben 2004 de 2006 da yönetime aday oldum kaybettim 2008 de yürütmedeydim 2010 da aday oldum ve kazandım. Uğraş alanımdı ama ben baro başkanlığından çok şey öğrendim.Demokrasinin gelişmesi isteniyorsa bu ülkede bu görevlere çok fazla insanın gelmesini sağlamalıyız.Odalar,sendikalar,sivil toplum örgütleri siyaseti besleyen yerler.Buralarda maalesef koltuğa oturan bir daha kalkmıyor biz siyasileri eleştiriyoruz bu konuda ama bizim dönüp bütün odalarımızı sivil toplum örgütlerimizi,dernek ve sendikalarımızı da irdelememiz lazım. Bizim kültürel kodlarımızda mı yazılı bunlar onu da bilmiyorum ( Gülüyor)
Bu kurumlarda görev yapan insan sayılarını arttırmalıyız böylece öğrenen insan sayısı sorumluluk almak isteyen insan sayısı artıyor.Deneyimli insanlar buralardan yetişiyor. Dolayısıyla siyasete buralarda öğrendiklerini de aktarıyorlar ve siyaset zenginleşiyor aslında. Ben bunun ciddi bir deneyim olduğunu düşünüyorum ve tüm sendika, dernek,oda, sivil toplum örgütünde çalışan arkadaşlara da önerim : siyaset olmadan Türkiye'de değişiklikleri yaratmamız mümkün değil.Buralarda kadrolar yaratalım ve bu kadrolar siyasetle ilgilensin.Ülkenin önü açılsın, çözümler için daha rahat tartışalım daha akılcı davranalım.''Siyaset Bezirganları''na da böylece son verebiliriz.
Karar hukuka aykırı!
-Başkanlığınızın ilk zamanlarında ''Yakar Top'' olarak elinize düşen semtiniz Damlacık.Tünellerin ÇED raporu almadan ihale edildiği resmen belgelendi. Nedir Damlacık'da son durum ?
İhale de edilmedi. İşe başlattılar.İhale de yok.Benim burada ki amacım hukuksuzluğa da dikkat çekmekti. Kent değerlerine sahip çıkılması için bir farkındalık yaratmaktı.Baro başkanı olduğum dönemde bizim iyi çalışan bir çevre komisyonumuz vardı.Oradan da çok şey öğrendik.1999 depreminden sonra ÇED(Çevresel Etki Değerlendirmesi) yönetmeliği çok daha nitelikli olarak hazırlandı.Çünkü biz deprem kuşağında yaşıyoruz. Dünyamız canlı bir dünya heyelanlar volkanlar var.Bunlar hayatın devamına yönelik iyi bir şeydir ama biz insanlar bu afetlere karşı tedbir almasını bilmeliyiz. Kendi ülkemizde de bunları uygulanır hale getirmeliyiz. Binamızı alt yapımızı buna uygun hale getirmeliyiz. 1999 yılındaki büyük depremden sonra inşaat planlama yapı alanında büyük değişiklikler oldu. Büyük alt yapı yatırımlarında mutlaka ÇED raporları alınmalıdır dendi.Bir baktık ki AKP iktidarı açılımlarını yarattıktan sonra o kadar fütursuz bir yönetim tarzına başladı ki hep yatırım, yatırım, yatırımı engelliyorlar dediler. yok öyle bir şey! herkes yatırım yapılmasını istiyor ama bilime teknolojiye uygun yapalım bunu. Deprem kuşağına otoyol, fay kırığına tünel yapmayalım diyoruz.Bilimi insan için kentlerimiz için kullanalım. İstanbul İzmir’i Otobanı ile ilgili konu ÇED raporundan muafdır diye geldi, ÇED yönetmeliğini değiştirdiler 1993 yılı öncesinde planlanmış alt yapı yatırımlarında ÇED muaafiyeti vardır dediler. 1993 yılından önce planlanmışsa zaten asıl onlara lazım bu. 1993 yılında planlandı biz burada deprem olmayalım mı diyecek heyelan geliyor buraya uğramayayım buradaki yapı 1993 öncesi planlandı mı diyecek.Biz yönetmeliğin iptali ve yönetmelikten muaf kararına yönelik davayı da açtık. Tünel yapılırken de sorduk belediyeye,bakanlığa biz 'bu planlarda işlendi mi' diye belediye işlenmedi yanıtı verdi, bakanlık cevap vermedi ne olduğu belli olmayan bir şey! tünel yapılmaya başlandı. Jeolojik etütler yapılmadığı için Büyükşehir planlarına işlememiş bunu.Ben Damlacık Mahallesi'ne gitmiştim, mahalleli bana anlattı müteahhit firma orada onlarla toplantılar yapıyormuş.Oysa biz kamuyuz bakanlık bizler, karayolları. Kamunun nasıl iş yapması gerektiği kanunlarla bellidir. Bu işler mevzuata uygun olmak durumundadır.Oraların kamulaştırılması gerekiyorsa bu müteahhit firmanın işi değildir.Müteahhit firma ve iktidar partisi milletvekilleri meclis üyeleri oturup toplantılar yapıp buraları bize satın demeleri çok çok manidardır. Belediyeler, bayındırlık yollar yapar bu nedenle yolları kamulaştırırlar hukuki birşeydir, bunun usulü de kanunda vardır. Orada kamulaştırma gerekebilir adam gibi gider kanunda yazan şekliyle bunu yaparsınız.Bunu ticaret gibi 'alalım verelim'şeklinde toplantılarla olmaz. Bu karın ağrısı.
Hem şehrimiz bize emanet hem hemşehrilerimiz bize emanet
Bunun üzerine Damlacıklı'larla çalıştık, görüştük evrakları topladık ki,evlere tespite geldiler.Kamulaştırma kararında böyle olmaması lazım.Bununla ilgili ne varsa evrak toplamaya başladım.Hukukçu olmamın avantajı evrakları kanunları okuduğumu anlayabiliyorum,bakanlık tarafından yapılan planda belediyenin hiçbir görüşüne başvurulmayan planda, Yeşildere Konak arası yer altından geçecek tünelle ilgili yer üstünde tünelin sınırı işaretleniyor.2012'de bunu yapıyorlar ve ''plan sınırı aynı zamanda kamulaştırma sınırıdır'' diye not düşüyorlar.Bakanlar Kurulu da 2012’de bu kamulaştırma sınırıyla ilgili sadece pafta notları yazarak acele kamulaştırma kararı alıyor.Bu karar afet gibi olan üstü hallerde alınır. Böyle yerlerde değil. Bir kere karar hukuka aykırı!Biz bakanlar kurulu kararını insanların evlerine gidip dosyalarını incelerken gördük.Bu kararı gören normal bir yurtdaşın bunu anlaması mümkün değil. Damlacıklı’lar ve avukat arkadaşlar acele kamulaştırma kararına itiraz davasını açtılar. İstanbul'da da aynı şey olmuştu Tepebaşı'nda oradakiler davayı kazandılar zaten.Bir taraftan da belediye olarak ÇED raporuna baktık,hemşerilerimizle ilgili sorumluluklarımız var..hem şehrimiz bize emanet hem hemşerilerimiz bize emanet biz şehreminiyiz.Sorduk ''bu yer 1983 yılında planlanan İzmir Aydın Çeşme Otobanının bağlantısıdır bu nedenle ÇED raporundan muaftır'' dendi. aksine o dönem planlanan işlerin bu takım tekniklerle daha çok muhatap olması gerekir.Buna da dava açıyoruz biz. ÇED'siz olamaz diye.Olur diyorsa mahkemeler ''olur'' desin.Kaldı ki 1983'de planlandıysa dünya o zamandan bu zamana öyle değişti ki bizler değiştik. Ayrıca burada ihale yapılmadı, önceki firmanın haklarını devralan şirkete ihalesiz verildi.Bu da bir hukuk ayıbı!
Tam da İzmir’in göbeğinde hukuksuzluk yapılıyor!
ve biz bu tünelle ilgili ne Yeşildere ne Konak girişinde hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bu işin sahibi kimdir, yüklenicisi kimdir maliyeti nedir, süresi ne kadardır?Oysa tüm inşaatlarda bunları belirten tabela olur.Tam da İzmir’in göbeğinde hukuksuzluk yapılıyor.Orayı ne yapacaksınız biz bunu bilmek istiyoruz. Karayolları Bölge Müdürü büyük bir iyi niyetle belki yeşil alan diyor ama onların görevi değil ki bu.Bir şehrin planını şehrin belediyesi ve şehirde yaşayan insanlar yapar.Oraya yeşil alan mı oluyor ne oluyor planlara işlenmesi lazım hala işli değil. Bizim Damlacık mücadelemiz kentimizin tarihine bugününe dikkat çekmek farkındalık yaratmak içindir. Orada insanlar çok düşük miktarlara kamulaştırma bedeli ödüyorlar orası İzmir'in merkezi. Orası İzmir'in tarihi, orası İzmir! Dolayısıyla İzmir'in tarihinden , kent kimliğinden,insanından,belediyelerinden habersiz bir gecede planlama yapmasınlar.Bu mücadele İzmirli'yi kente sahip çıkmaya davet kentine karşı bilinci yükseltmeye vesile olma mücadelesidir.
Önce insana yatırım
-'Taşeronla çalışmak istemiyorum' sözleriniz hafızalarımızda. İkinci bir 'yakar top'da taşeron meselesi oldu başkanlığındaki ilk günlerinizde. O dönem bunu sıkıntısız atlattınız, taşeron gerçeği malum peki ya ilerisi..
Türkiye'nin ciddi bir istihdam problemi var.Bundan kaynaklanan Neo Liberal zihniyetin ortaya çıkarttığı kar, kar, her şey kar diye de bir politika var. Bu ikisi buluştuğunda işçilerin insanca çalışma koşullarında olmadıkları bir ortamda düşük ücretle çalıştırıldığını görüyoruz.Soma'da ki faciaları biliyoruz, biz istihdam problemini çözmeliyiz.Belediye kanunundaki mevzuat belediyenin asli işlerinin bile yaptırılmasına dayanıyor.yap yaptır..Sen diyor bu işleri piyasada 1000 liraya yapacak insan varken 2000 lira vererek kamu zararına yol açıyorsun.Bir işçiye 2000 lira para vermek kamu zararı mıdır bunu tartışmamız lazım bizim. Bu parayı işçiye verirsen sen şu yatırımları yapamıyorsun dolayısıyla hizmet götürmüyorsun.Evet o da doğru o hizmeti veremiyorum bu parayı verirsem.Hangi hizmet öncelikli hizmet,bakmak lazım.Bir taraftan da Devlet İstatistik Enstitüsü açıklamalar yapıyor asgari geçim indirimi şöyledir, geçim sınırı, açlık sınırı şudur diye.Bunların altında ücretler veriyorsun o işçilere.Sonrada yatırım yapmalıyım diyorsun! Sen eğer o insanların karnını doyurmuyorsan insana yatırım yapmıyorsan, yaptığın yolun parkın ne anlamı var.Orada hangi insanlar gelip mutlu olarak eğlenecek.Bizim bütüncül bir politikayla yatırımları planlamamız lazım.Bizim çalışanımıza verdiğimiz yoksulluk sınırındaki ücret yatırıma engel diye gösteriliyorsa maalesef bu mülkiye ve sayıştay müfettişlerinin eleştirisi o zaman bizim bürokratlarımız sorgulanıyor. Onlara zimmetler çıkartılıyor.Öncelikle bizim ülkenin yönetimine ilişkin şeyleri de düşünmemiz lazım.Bu sorun sadece bir belediye başkanının inisiyatifiyle çözülebilecek sorun değil.Yasa sorunu, bizim bu yasaları bu bakışları değiştirmemiz lazım.Damlacık örneğindeki gibi hiç ihalesiz orada işlemler yaptılar kaynaklar aktardılar.Ne kadarı gereklidir ne kadarı değildir tüm bunların hesabını yaparak kaynakların, insana yapılan yatırım da dahil kamu kaynaklarının adil dağılımını sağlamamız lazım.Hukukun genel prensibidir, devlet güçlüdür, kamu güçlüdür güçlü idarenin karşısında güçsüz tek tek işçiler vardır. İkisini karşı karşıya bıraktığınızda anlaşma adil değildir.Bu nedenle hukuk sendika,örgütsel mücadele toplumsal mücadeleyi bulmuştur.Güçleri eşitlemek için. Sendikadan korkmamak gerekir, bu adaletin gereğidir, eşitlik gereğidir.Bizde herkes bir korku objesi olarak sunuluyor. Oysa bunların hepsi gerekli ve hukukun yarattığı kurumlardır.
Elimiz kolumuz bağlı
Kamu İhale Kurumu'nun bakış açısı yanlış.En ucuz şekilde kölelik düzeyinde işçi çalıştıracak düzenlemeler yapıyor.Piyasadaki başka firmalar istihdam ve kaynak yaratamayınca belediye şirketleri kurup o şirketler aracılığıyla istihdamı çözmek konusunda bir yol geliştiriliyor.Onlar, ihale kapsamı dışında biz iş verebilirken ihale kapsamı içine alındı.Oysa benim şirketim sayıştay denetimine tabi bir şirket.Bu şartta olan bir belediye şirketi ile piyasa şartlarına sahip bir şirketi eşit olarak kamu ihalesinde yarıştıran bir mantık var! Bu mantık oldukça biz çözüm bulamayız.Bizim böyle bir hukuki süreçte elimiz kolumuz bağlı aslında.Biz riskler alıp politik kararlar veriyoruz belki ama bizi bu nedenle yargılayabilirler,'sen yanlış yaptın kamu zararına yol açtın, işçine fazla para verdin' diyebilirler, ben bunların savunmasını yaparım.Fakat şimdilik bu sorunu riskler alarak elimiz kolumuz bağlı halde çözüyoruz. 'Şimdilik' kaydıyla çözüyoruz ama gelecek aydınlık gözükmüyor.
-Geçtiğimiz günlerde yenileyerek açtığınız Aydın Erten Rekreasyon Alanının ikinci kez açıldığına yönelik haberler yapıldı ve açılış günü protokol katılımının zayıf olduğu konuşuldu. Bu konuyla ilgili nedir söyleyecekleriniz ?
Gültepe İzmir'in yaşamında önemli bölgelerden birisi.Burası 13 mahalleden oluşuyor. 1950'li yılların ortasından itibaren oluşan mahalleler.Burada yeni umutlarla memleketinden göç etmiş insanlar var. O dönem Tariş, Sümerbank, Tekel ve depolar var burada.İşçi mahalleleri buralar.1963 yılında belediyesi kuruluyor Gültepe'nin 1973 'de de Aydın Abimiz buraya başkan oluyor 1980 darbesine kadar. Darbe demokrasinin fişini çekiyor ve buralarda görev yapan insanları siyaset yasaklısı haline getiriyor cezaevlerine atıyor.O dönemin emek ve insan hakları mücadelesini vermiş Aydın Abi, Gültepe ile özdeşleşmiş isim.
Gültepe heyecan demek
Gültepe deyince aklıma heyecan geliyor, dayanışma ve direnişin ismi Gültepe.Buralarda yaşam kalitesini yükseltmek lazım.Çok mahrumiyetleri ve mağduriyetleri olan bölgeler buralar.Burası ormana ait şehrin ortasında bir yer,Sevgili Muzaffer Tunçağ burayı bize kazandırdı.Muzaffer Tunçağ'dan sonra da burası belediyenin elinde bir yer olmasına rağmen unutuldu. Belediyenin 5 yıllık yönetiminin son zamanlarında seçime 20 gün kala (2014 yerel seçimleri) buranın bir konserle açıldığı duyuruldu.Seçime 15-20 kala yapılan açılımsı bir şey açılış mıdır? Burayı kim işletiyor, eksikleri var. Hiç karışmadım, açılış açılışdır.Biz geldikten sonra buradaki eksiklikleri tamamladık.Hala eksiklerimiz var teferruat eksiklerimiz kaldı.İşletme var kim işletecek belli değil, işletmenin ihalesi yapılmamış.Belediyeye ait işletmenin işletilmesinin belli kuralları var.Biz buranın ihalesini yaptık belediye şirketimiz işletmecilik ihalesini kazandı ve açılış demedik.Burada biz Gültepeliler’le buluştuk.Gültepe Aydın Erten'dir Aydın Erten Gültepe'dir dedik. Aydın Abi'yi Gültepeliler’le, halkıyla buluşturalım istedik.Biz halkı davet ettik.Hizmete girişini duyurduk.Ben dile dikkat ederim hatta fuarda bu yerin tanıtımını yaparken çok özenli bir dil kullandık.’Yenilenmiş haliyle hizmete giriyor, faaliyete geçiyor’ dedik
Basın ahlakına sığmadı!
Seçime 15-20 gün kala yapılan açılımsı şeyin ne kadar ahlaki olduğunu değerlendirmek gerekir bence. Ben o tartışmalar içinde değilim geçmişi de tartışmıyorum.Muzaffer Tunçağ'a teşekkür ediyorum başta burayı Gültepeliler'e Konak'a kazandırdı.Emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum. Maalesef bir gazetenin bu konudaki dilinin basın ahlakına sığmadığını da buradan duyurmak istiyorum. Bir kadın olarak da bu mücadeleyi vermek gerektiğine inanıyorum.Burayla ilgili yaptıkları haberde benim için kullandıkları başlık şuydu ''Açmaya Doyamadı'' Bu lafın nasıl bir beyinden çıktığını nasıl bir zihniyetle yazıldığını tüm kamuoyunun takdirine sunuyorum. Bu başlığın altında eril bir dil bir cinsellik çağrıştırması var.Bunlar ucuz işler ben bu mücadeleleri çok verdim geldim.Bu yapılanın basın ahlakına sığmadığını ve basın faaliyeti olmadığını da biliyorum.
Halk Buluşmasıydı
Biz bu buluşmayı duyurduğumuzda aynı tarihe denk düşen Güzelbahçe'deki kültür merkezi açılışı vardı. Dedim ki bu tarihten vazgeçmeyelim burası bir an önce faaliyete geçsin. Zaten buradaki halk Güzelbahçe'ye gitmeyecek, bu onlarla bir buluşma nasılsa diye düşündüm. Gelmeyeceklerdi, ben davet de etmedim bir biçimiyle aslında başka bir etkinlik vardı yetişemeyeceklerini söylediler.Başta Aziz Başkan olmak üzere tüm belediye başkanlarımız milletvekillerimiz çok başarılı olsun diye mesajlar gönderdiler.Ama biz burada başka buluşmalarda gerçekleştireceğiz onlarda çok destek oldular programların çakışması nedeniyle olmadı, buranın konseptinin farklı olması sebebiyle bir açılış konseptinde olmasını istemediğim için olmadı.
( Aydın Erten Rekreasyon Alanında sohbetimiz devam ederken rüzgar bize sürpriz yaptı. Öyle çılgın esmeye başladı ki brandalar uçuştu bir anda. Sema Başkan tam da o sırada Rahmetli Aydın Erten’i yad etti bir kez daha ‘Başında deli rüzgarlar esen bir adamdı Aydın Abi, bizim öyle insanlara ihtiyacımız var. Onlar çoğalsın.Umutlar çoğalsın’ dedi.)
-'Büyük bir aile olduk' dediğiniz Konak'da 'büyük ailelerin büyük sorunları olur' diyoruz ve en ciddi aşılması öncelikli sorun nedir.Ortadan kaldırma ya da hafifletme yolunda neler yapmayı planlıyorsunuz ?
Çok eksiklerimiz var.Temizlik işini düzenli hale getirmek istiyorum. Biz 400 bin nüfuslu bir ilçeyiz ama gündüz neredeyse 1 milyona yaklaşan nüfusumuz var.Gece de öyle eğlence merkezlerinden dolayı. Katmanlar arası farkın çok olduğu bir yer burası.O anlamda sağlam bir sosyal politika yapmalıyız. Plan olmayan yerlerimiz var.Bu işleri bitirmemiz gerekli.Belediyenin yapması gerekli asli işler, plansız hiç bir yer bırakmamak. Sağlıklı bir çevrede insanca yaşam için alınması gereken tedbirleri almalıyız. Ben planlamayı önemsiyorum temizliği önemsiyorum hatta bu işe insanları seferber ederek yapmayı önemsiyorum.Kemeraltı bizde, oranın canlanması için orada kültür boyutunda da bir mekanı hayata geçirmemiz lazım. Alsancak'da başka bir hayat var.O eğlence mekanlarının eğlencenin niteliğine uygun hale gelmesi için almamız gereken tedbirler var.Orada eğlence hayatını kaliteli bir şekilde yürütmemiz lazım. Güzelyalı Göztepe oralarda İzmir'in en eski kent yaşamının olduğu yerler, kent yaşamının niteliğini arttırarak oralarda yola devam etmemiz lazım.Gültepe,planı eksik planı tamamlamalıyız.Buna yönelik çalışmalarımız var.Gürçeşme kesinlikle kentsel yenileme ihtiyacı olan bölge.Unutulan görmezden gelinen bölge.Bunlar hemen bugünden yarına bitebilecek bir şey değildir.Orada kısa vadede, semt merkezini açacağız, pazaryeri olayını çözeceğiz.Ballıkuyu'da Büyükşehir tarafından hazırlanmış bir onun daha ivedilikle hayata geçmesi için çalışacağız.Ege Mahallesi’nde bir kentsel yenileme var, Gıda Çarşısı ayrı problemleri olan bölgemiz,Yenişehir hastaneleri olan bölgemiz hem hastane yönetimiyle hem Gıda Çarşısı yönetimiyle görüşüyoruz.İnsanların dahil olmadığı hiç bir çözüm gerçekçi ve sağlıklı bir çözüm değildir bunları yaratıyoruz.
Yeni belediye binamız önümüzdeki 5 yılda bitecek
Belediyemiz biliyorsunuz bizim 3 ayrı ana binada hizmet veriyor.Yenişehir pazaryeri işlevsel bir pazaryeri olmadı. Kavşaklarında olduğu bir bölge Havaalanında İzmir'e giren insanların Konak'a Alsancak'a Bornova'ya Buca'ya Çiğli'ye Karşıyaka'ya giden insanların geçtiği yer o bölge. O bölgeyi bizim düzenlememiz gerekiyor.O kavşağa çevre düzenlemesi ve yollarıyla birlikte büyük bir Konak Belediyesi inşa edeceğiz. O bölgeyi, o bölgeye giderek hem hizmet vererek güzelleştirip derli toplu hale getirerek formülünü de böyle yaratacağız.Biz kendimize yeni bir hizmet binası yapmak için tüm çalışmalarımızı alabildiğine hızla sürdürüyoruz.Plan değişikliklerimizi yaptık şimdi bir proje ihalesi yapacağız. Projeyi bir yarışma projesi olarak yapacağız, yarışma için jüri oluşturuyoruz, koşulları oluşturuyoruz, kriterleri tespit ediyoruz.Projeyi netleştirdikten sonra hemen yapıma başlayıp bu 5 yıl içinde binamızı bitireceğiz.
Röportajın Görüntüleri:
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Erçetin ile Soyman arasında selfie krizi
Safiye Soyman, geçtiğimiz günlerde Atatürk Havalimanı’nda Candan Erçetin’le karşılaştı. İkilinin arasında tatsız bir olay yaşandı. Ünlü şarkıcı, bu olayı ertesi gün şöyle anlattı:
O oyuncu köye yerleşti
Ünlü oyuncu Aslı Tandoğan, İstanbul'un stresinden uzaklaşmak için İstanbul'a yakın ama dingin bir köy yaşamını seçti. Aslı Tandoğan, All dergisinin ağustos sayısı için objektif karşısına ...
Bakın plajda kim varmış!
Yıllar gelip geçiyor ama o hala bikini giymeye devam ediyor... 58 yaşındaki Sharon Stone, önceki gün bir arkadaşıyla birlikte gittiği plajda tüm dikkatleri üzerinde topladı. Leopar desenl...
İrem Derici gibi olmayın
Şu sıralar hem şarkılarıyla, hem de Selami Şahin’in oğlu Lider Şahin’le yaşadığı aşkla gündemden düşmeyen İrem Derici, kendisini ti’ye alan bir paylaşım yaptı. Geçtiğimiz yıl ‘3 Adam’ adl...
O eski halinden eser yok şimdi!
Ünlü Şarkıcı Hadise, kendisi ve ailesinin işletmecisi olduğu Bodrum'daki plajda bayram eğlenceleri dolu dolu geçerken haftasonu da hız kesmedi. İzlediği şovda Rober Hatemo sahne alırken ü...
Gülşen: Kadınlık onuruma saldırdılar
GÜLŞEN ‘Dan Dan’ şarkısının klibi için RTÜK’ün kanallara verdiği ceza için dün sert bir yanıt kaleme aldı. GÜLŞEN ‘Dan Dan’ şarkısının klibi için RTÜK’ün kanallara verdiği ceza için dün s...
Çocukları Levent Kırca'nın mirasını reddetti
Geçtiğimiz sene vefat eden Levent Kırca’nın Oya Başar’dan olan oğlu Umut Kırca ile kızı Ayşe Kırca, babalarının mirasını reddetmek için dava açtı. Kardeşlerin talebini kabul eden mahkeme,...
Nihat Doğan'dan Özgecan'ın ailesine ziyaret
Özgecan'ın vefatından sonra attığı tweetle dikkat çeken Nihat Doğan, Aslan ailesini ziyaret etti. Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın evine gitmek üzere bindiği minibüsün şoförü tarafın...
Tatilciler Demir Demirkan ile coştu
Demirkan'a konserinde gitarist Levent Candaş da eşlik etti. BODRUM'da bir barda sahne alan rockçı Demir Demirkan, sevilen parçalarıyla hayranlarını coşturdu. Rock müzik şarkıcı ve besteci...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Karsu bebeğinin cinsiyetini İstanbul Maratonu'nda açıkladı
Hollandalı Mike Schrama ile dört ay önce dünya evine giren Karsu Dönmez geçen haftalarda hamile olduğunu duyurmuştu. Sanatçı hazırladığı pankartla bebeğinin cinsiyetini açıkladı. Yıllar ö...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Sofranızdaki gizli tehlike: Bu besinler sandığınızdan daha zararlı!
Gıda katkı maddelerinin risklerine değinen Diyetisyen Gizem Özölmez, "Günlük yaşamda sıkça tükettiğimiz paketli gıdalar, içerdiği katkı maddeleriyle sağlığımızı tehdit edebilir. Yiyeceklerin görünüm ve tadını korumak için kullanılan renklendiriciler, koruyucular ve tatlandırıcılar, uzun vadede sağlığımız üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir" dedi.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.