Mert Fırat: Kalkınma dediğimiz insanın en az doğa kadar iyi olma hali
Oyuncu, yönetmen ve UNDP İyi Niyet Elçisi Mert Fırat ile çevresel sürdürülebilirliğin kalkınmadaki rolünden tiyatrodaki yeşil yaklaşımlara, iklim değişikliğinde ebeveyn-çocuk dialoğunun nasıl inşa edileceğinden küresel iklim politikalarına kadar etki yaratacak birçok konuyu konuştuk.
-Çevresel sürdürülebilirlik her gün daha da dillenen ve büyüyen bir yaklaşım. Sizce çevresel sürdürülebilirlik ve kalkınma arasındaki bağlantı nedir?
Çevresel sürdürülebilirlik denildiğinde bitkiler, hayvanlar gibi tüm vardaşlarımız çok önemli öte yandan çevresel sürdürülebilirlik ve kalkınmanın en önemli yapı taşlarından biri de insan. Yani biz aslında her şeye insan perspektifinden bakıyoruz. Hatta insandan kaynaklı iklim krizi diyoruz ki onun da insanlardan kaynaklı olduğunu biliyoruz. Aslında farkındalığı biraz bu tarafa çekerek bunu genel tüketim alışkanlıklarından üretim yapısına kadar insana ve doğaya en iyi gelecek, ortak paydada buluşturacak ve yine insan öncelikli tercihler yapmalıyız diyebilirim. Açıkçası ben bu taraftan ilerlemede de bir sakınca görmüyorum.
Kalkınma dediğimiz şey ise insanın en az doğa kadar iyi olma hali. Kalkınmacı bakış açısı devreye girince çevre zaten bundan bağımsız değil. Örneğin soluduğumuz hava insana yakışır bir sanayi süreci gerçekleşmemişse zaten kirlenir ve insanda çeşitli rahatsızlıklara neden olur, hatta ömrünü kısaltır. Ya da tarımda sürdürülebilirlik ilkesi doğru işletilmezse pestisitli üretim sonucu insanda kanserojen birikim, hücrelerde daha hızlı yaşlanma, bedenin çeşitli bölgelerinde organ bazlı bozulmaların olduğu bir dünya oluyor ki bu da insan için iyi olmuyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik için gereken gücü barındıran ve aynı zamanda değişimi de sağlayan tür insan, bizim her zaman tarafımızı insandan ve doğadan yana seçip iyi olma hallerini tasarlamamız gerekiyor.
-UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi olarak kalkınma demişken sürdürülebilir kalkınma amaçlarından biraz bahsedebilir misiniz?
Sürdürülebilir kalkınma amaçlarındaki 17 hedef ve 169 alt madde tartışabildiğimiz ve üzerine imzasını atıp dünyanın daha iyi bir yer olması için çalışabildiğimiz bir strateji. Obezitede maddelerden biri neden önemli çünkü Türkiye şu anda Avrupa’nın obezite oranı en yüksek ülkesi. Bu ekonomik krizle de yakından ilgili, çünkü gıdaya erişimin maddi olarak kısıtlı olduğu ortamlarda bazit şekerli karbonhidratı yüksek protein oranı düşük gıdalardan zengin beslendiğinizde obezite artıyor ya da çalışanlarınıza doğru bir gıda seçeneği sunamadığınızda yine obezite artıyor.
-Aç kalmak ve gıda yoksunluğu yaşamak farklı durumlar. Burada bahsettiğiniz obezite verileri gibi. Sizce ülkemizde gıda yoksunluğu ne durumda?
Nitelikli gıdaya ulaşım ile ilgili dünyanın genelinde bu pestisist ve katkı maddelerinden dolayı sorunlar da mevcut. Bu insanın hem iyi olma haline hem de çevreye çok büyük bir zarar veriyor. Toprak, su ve hava kirlendiğinde çok kolay geri döndürülemez şeyler. Ve gelişimleri binlerce yıla dayalı. Belirli oranda bunları iyileştirecek adımlar var ama nüfusta 8 milyarın üstünde. Kaynakların azaldığı dünyayı doyuralım diye GDO’yu kabul ettiğimiz halde- asla kabul etmememiz gerekirken- hala doğru bir paylaşım yok. Nitelikli gıdaya erişmek çok zorlaştı. Sağlık ve tarım politikasının bir arada yürüdüğü bir sistem gerekli. Türkiye’de en az 2,5 milyon çocuk yoksulluktan, yoksunluktan, bazen ailelerin ihmalinden okula aç gidiyor. Dolayısıyla beslenmemeye dayalı sürecin öğrenmeye ve sosyal hayata da büyük bir zararı oluyor. Maalesef sadece Türkiye de değil İngiltere’ye de bakarsak okula giden çocukların yüzde 30’u bir öğün besleniyor.
-Çevresel sürdürülebilirlik bağlamında en acil 4 mesele nedir?
1. Gıda, açlık, yoksulluk.
2. Diğeri iklim ve küresel ısınma. 2024 yılında yapay zekaya 65 milyar dolar, iklim teknolojilerine ise 43 milyar doların üzerinde yatırım yapıldı. İklim krizi dediğimizde var oluşla ilgili bir durumdan bahsediyoruz, türümüzün nasıl risk altında olduğundan da bahsediyoruz. Küresel ısınma, türümüzün ve gezegenimizin geleceği açısından kritik bir tehdit.
3. İklim krizi kaynaklı salgınlar ve afetler. Artık eski bilgi sayılır ama hep söylüyorum 2000 yılından 2020 yılına kadar afetler yüzde 800 arttı.
4. Son olarak da savaşlar. Savaşların sona ermesi, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için atılacak en önemli adım.
-Azerbaycan’ın Bakü kentinde geçtiğimiz kasım ayında gerçekleşen COP29’u iklim adaleti ve finansmanı bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz, bu bağlamlar şu an dünyayı nasıl etkiliyor?
Kaygıyla seyrettim. O kalabalıkların dünyanın geleceğini konuşmak için hava taşımacılığı ile oraya gelmesi yaman bir çelişkiydi. Çünkü şu anki dünya düzeninde bir konuda konuşmamız için o topraklarda olmamız gerekiyor mu yoksa iklim meselesini online da konuşabilir miyiz? Hatta şu an ulaşım kaynaklı ayak izi konuşacağımıza bu konferansı mümkün olduğu kadar online yapıp serverları nasıl soğutma, yenilenebilir enerji ile çalıştırma konuşulabilirdi. İklim adaletsizliğine en çok sebep olan ABD, Çin, Hindistan gibi büyük devletler. Örneğin Miami’nin içindeki 30 katlı rezidansların içinde bir çöp ayrıştıran mekanizma yok, olsa olanları oradan taşıyıp ayrıştıracak mekanizma yok, bazı eyaletlerde var. Ama daha ilk geldiğinizde konuştuğumuz gibi ABD Başkanı Trump’un Paris İklim Anlaşması’ndan çıkmak gibi bir durumu var. Almanya ekonomisini sürdürülebilirlik ilkelerine göre belirlemeye çalışıyor. İklim adaleti bağlamında sadece iklim krizinde payı az olan ülkeler değil, bu konuda adım atan ülkeler de adım atmayan ülkeler karşısında iklim adaleti sorunu yaşıyor. Ekonomi, adalet ve barış gibi kavramların dünya için ne kadar önemli olduğunu almamız gerek. Bunlar sevimli görünelim diye söylenilen önermeler değil sadece. Tabii COP29 iyi niyetler çıkardı ancak artık bu iyi niyet ve önermeleri aşıp daha somut kararlı adımlar atılmalı.
-Bir ebeveyn olarak çocuğunuza iklim değişikliğini nasıl aktarıyorsunuz?
Bazen kendi aramızda konuşurken kapkara tablolardan da bahsediyoruz. Ancak çocuklara bunu böyle aktarmak doğru değil. Çünkü çocuklara en zor söylenen şey yok oluş – ölüm- gibi kavramlar. Biz, doğanın döngülerini örnek alarak anlatmayı tercih ediyoruz. Örneğin, kızım Mia suyun ne kadar önemli olduğunu ve suyun bir oyun aracı olmadığını çok erken yaşta öğrendi. Henüz 4 yaşında ama bunu 2- 2,5 yaşında fark etmişti. Burada önemli olan, sadece anlatmak değil, aynı zamanda bu değerleri kendi yaşamımızda uygulamak. Çünkü çocuklar, söylediklerinizden çok, yaptıklarınızı model alıyor. Bir de çocuklar için çok güzel kitaplar var ama o kitapları masal olmaktan çıkaran sizin yaşamınızdaki davranışlarınız. Mesela biz evde çöplerimizi ayrıştırıyoruz, organik atıkları arka bahçemizde kompost yapıyoruz. Ayrıca her yıl küçük bir bostanımız oluyor ve burada kendi sebzelerimizi yetiştirmeye çalışıyoruz: 3-5 salatalık, birkaç domates. Mia’nın 1,5 yaşındayken o bahçeden yediği roka ve maydanozlar var ve bayılıyor bunları yemeye. Artık her kahvaltısında bunları tüketiyor. Beslenme, sağlıklı gıda, yetiştirme süreçleri. Bunlar Mia’nın sürdürülebilirlikle ilgili öğrendiği, günlük yaşamına uyguladığı konular. Bu arada sürdürülebilirliğin çok geniş bir perspektifi var dolayısıyla Mia’nın arkadaşı ile olan ilişkisi de bunun bir parçası. Bu, sadece çevresel değil, eşitlik ve barış gibi değerlerle de bağlantılı. Sürdürülebilirliği anlatırken, barıştan, dünyada yoksul çocukların olduğundan, gıdaya ve suya erişim zorluklarından bahsediyorum. Bütün bunları hayatımızda uygulayarak öğretmeye çalışıyoruz. Bu konuda eşim İdil de benimle aynı görüşte ve birlikte bu değerleri kızımıza aktarmaya özen gösteriyoruz.
-Çevresel sürdürülebilirlik bağlamında küresel ölçekte tiyatro sektöründe de birçok gelişme yaşanıyor. Siz DasDas olarak sürdürülebilirlik adına ne gibi projeler gerçekleştiriyorsunuz?
Dekorlarımızda yeniden kullanıma önem veriyoruz. Büyük bir depomuz var, dekorları bazen dönüştürüp tekrar kullanıyoruz veya diğer topluluklara hediye ediyoruz. Bu bizim için maddi bir karar olmaktan öte yeniden kullanımı önemsediğimiz için aldığımız bir karar. Bunun yanı sıra bizim mutfak tarafımız da var, orada 24 saatte gıda atıklarını gübreye dönüştüren bir kompost cihazımız var. Bizim ve IDEMA’nın aracılığıyla AVM’nin içinde de ve birçok kafede yer almaya başladı. Yağ atığımızı Doğru Geri Kazanım ile paylaşıyoruz ve biyodizel hammaddesine dönüşüyor. Tüm gıda ürünlerimizi de denetliyoruz aynı zamanda çalışanlarımız için bir diyetisyen danışanımız var bize bir liste yapıyor sağlıklı beslenme ile ilgili.
Geçtiğimiz sene Kloroplast ile plastik farkındalığı üzerine bir çocuk oyunu yaptık. Plastik, atık ve çocuğun onunla kurduğu ilişki hakkında bir oyundu aslında biz kurulduğumuz günden beri çocuk oyunlarının içine böyle entegrasyonlar yapıyoruz.
-Peki enerji?
Biz Tiyatro Kooperatifi olarak Enerjisa ile halihazırda üç adımdan oluşan bir proje geliştirme yapıyoruz. Birincisi burada kullandığımız enerjinin yeşillendirilmesi, ikinci önemli adım verimlilik, bu son adımı da sürdürülebilir bir enerji santrali (1 MW) kurmakla ilgileniyoruz. Bu kaynakla dünyada ilk defa 25-30 tiyatro ilk defa kendi enerji santralinden enerjisini sağlayabilecek ve 4-5 yılda da yaptığı yatırımı geri kazanmış olacak. Umuyoruz bir sonraki sezona yetişecek. Bu arada şu an tiyatrolar kiraya ödediklerinden daha çok enerjiye ödeme yapıyor. Benim de ortağı olduğum Moda Sahnesi’nin elektrik faturasının bedeli bizim kiramızdan daha yüksek.
-Son zamanlarda okuduğunuz, izlediğiniz ve dinlediğiniz sizi derinden etkileyen eserler var mı?
UNDP’nin podcastleri, Yeşil Kitap Ferdi Akarsu. Buğday Derneği Kurucu’su Victor Ananias Yaşam Dönüşümdür kitabı, Yasin Taş’ın Halfetiye dair endemik türleri de anlatan Ortaçağ'dan Günümüze Rumkale ve Halfeti kitabı. Sürdürülebilir Yaşam Filmleri Festivali vardı bir de ilham veren. Ne yazık ki 2 yıldır yapılamıyor, 2025-2026 yılında hem Türkiye’de hem Birleşik Krallık’ta yapmak istiyorum o festivali. Geçmiş programlarına bakıyorum inanılmaz bir külliyat. Sizin geçtiğimiz haftalarda Hope Alkazar’da gerçekleşen yaratıcı şifa, iklim değişikliği ve bitki-hayvan sembolizmine dayanan “Remember your inner creature” immersive performansınız. Son olarak Apaçık – Açık- Radyo.
- Bir bitki olsaydınız hangi bitki olmak isterdiniz ve neden?
Nilüfer olmak isterdim. Su bitkisi, suya uzanan kökleri, akışkan, zamanla uyumlu bazen kayboluyor bazen açılıyor.
-Gezegene bir cümleniz olsa ne olurdu?
Tek kelimem olsa adalet olurdu çünkü en çok yoksunluğu çektiğimiz küresel ölçekte de o. Cümlem ise pek pozitif olmayacak belki ama; Daha çok sıkışmanın değil tam tersine paylaşmanın kolektifle olmanın zamanı, şayet böyle olmazsak bizi uzun vadede daha büyük acılar bekliyor. Cumhuriyet
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Şubatta günler sanatla uzayacak
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) şubat ayını birbirinden farklı etkinliklerle karşılıyor. Bu yıl 28 gün sürecek şubat, adeta sanatla uzayacak; ay boyun...
‘Boyut farkı' sergisi açıldı
Boyut Farkı” sergisi, geçen hafta İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Geçici Sergi Salonu’nda açıldı. Lale-Cengiz Akıncı çiftinin İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne (İRHM) bağışladığı koleksi...
Sait Faik enflasyonu
Sait Faik Abasıyanık eserlerinde 70 yıllık telif süresi doldu. Yayınevleri kitap basmak için yarışa girdi. Yazarın “Telif gelirini Darüşşafaka’ya bağışlayın” vasiyeti merak konusu oldu. T...
'Çiçek Abbas'ın 'Nazlı'sı, 'Davaro'nun 'Cano'suydu...
'Çiçek Abbas'ın 'Nazlı'sı, 'Davaro'nun 'Cano'su, Yeşilçam'ın ela gözlü güzeliydi...Şimdilerde 70 yaşında olan Pembe Mutlu'nun son halini görenler tanıyamadı. 1955 yılında Denizli'de doğan...
Özcan Deniz'in hesapları elinden alındı: Haksız şekilde...
Geçen aylarda ailesiyle sosyal medya üzerinden hesaplaşan şarkıcı ve oyuncu Özcan Deniz, X ve YouTube adreslerinin elinden alındığını duyurdu. Özcan Deniz geçen aylarda bir dönem menajerl...
Kızılcık Şerbeti'nin Nursema'sı Ceren Karakoç: 'Çocukluğum annesiz geçti'
Oyuncu Ceren Karakoç, Empati programında çocukluk yıllarında annesinin hastalığı nedeniyle yaşadığı zorlukları ve babasının ona nasıl destek olduğunu anlattı. Ayrıca eşi Osman Karakoç ile...
Babası ile bu yüzden davalık olmuştu... Tuğçe Tayfur dükkanını kapattı
2 Ocak'ta hayatını kaybeden usta sanatçı Ferdi Tayfur'un kızı Tuğçe Tayfur, eşi Muhammet Aydın ile beraber açtığı ve bu sebeple babasıyla davalık olduğu giyim mağazasını kapattı.
700 Yıllık Efsane: 7 tonluk at heykeline gözleri gibi bakıyorlar
700 yıllık geçmişiyle mahalleye damga vuran 7 tonluk at heykeli, bölge halkı tarafından adeta gözleri gibi korunuyor. Yıllardır mahalle simgesi olan bu tarihi eser, gözetim altında tutulu...
Aşk Sadece Bir An filmine büyük ilgi
Yapımcılığını Polat Yağcı’nın üstlendiği, senaryosunu Aslı Zengin’in kaleme aldığı “Aşk Sadece Bir An”, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sinema salonlarında seyirciyle buluşacak. Başrollerini...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Mert Ramazan Demir gece 4'te eski evde
Cihangir’de oturan Mert Ramazan Demir, geçen yıl sevgilisi Afra Saraçoğlu ile birlikte Ulus’taki bir eve taşınmıştı. Ünlü oyuncu eski evine geri döndü. Demir, geçtiğimiz çarşamba gecesi s...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Her sabah ağrıyla mı uyanıyorsunuz? Sebebi bu ikisi olabilir!
Bel ve boyun ağrılarının en yaygın sebeplerinden birinin yanlış yatak ve yastık seçimi olduğunu belirten Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Nurten Küçükçakır, bu konudaki tercihlerin tedavi sürecine katkı sağladığını ifade etti. Uzun süreli bel ve boyun ağrılarının yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceğine değinen Uzm. Dr. Küçükçakır, doğru uyku ortamının ağrıları hafifletmek ve önlemek adına önemli bir rol oynadığını söyledi.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.